15 Ağustos 2011 Pazartesi

Kızım Kimlerdensiniz?

Çocukluğumdan beri mıç mıç akraba muhabbetlerini sevmem. Bayramdan bayrama görüşmek hatta mümkünse bayramda tatile gidip telefonla kutlaşmak kafidir benim için.

İstemediğin ot başında bitermiş derler ya; kocamın akraba çevresinden kocaman bir şehir kurulabilir. Amcaları, teyzeleri, halaları, haliyle bunların çocukları. Dedesi, anneannesi, babaannesi, annesinin teyzesi, babasının amcası, bilmem ne ablası, akrabadan yakın komşu teyzesi, kardeşinden öte Kamil, annesi kadar çok sevdiği Hatice Teyzesi… Sayarken bile içim bulanıyor, siz bi de bayramda seyranda düşünün beni.

Kocam İstanbullu değil ve tüm akraba çevresi şehir dışında yaşıyor.  Nişanlandıktan sonra akraba seramonisine giriş yaptık; HEPSİYLE TEK TEK TANIŞMA! Buyrun  cenaze namazına!  Hayatımda tanıştığım insanları toplasanız bu kadar etmez. Bir anda sosyal çevre popülasyonum arttı yeminle. İsimlerini ezberlemem 3 ayımı aldı.
 
Bir hafta içinde kaç eve gittim, kaç el öptüm, kaç fincan kahve içtim inan sayamadım. Tek hatırladığım çamaşır suyuna dönen midem. Hayatımda hiç tanımadığım insanlarla tüm haftamı geçirmek ve bazılarının bana “gelinimiz, seni bağrımıza basarız” , bazılarınınsa “kimlerdensin sen? Bizim oğlumuza layık mısın?” tarzıyla yaklaşması kabusumun giriş bölümü oldu.  O an canım annem geldi aklıma, bayramlarda akrabalara beni gitmeye zorladığında çemkirdiğim, eve gelen teyzelerin karşısına çıkmamak için yoktan kavga ettiğim annem. Sıkıysa bunu kaynanana veya kocana yap.
Tüm bu bik bik akraba ziyaretleri esnasında eşim dünya kupasını kazanmış bir futbolcu edasıyla kasıla kasıla beni reyona koymuş sergiliyordu. “Kaç kızım burdan “dedim. Arkana bile bakma! Eh otuzlarına yakın koca bulunca kaçması kolay olmuyor…



Akrabalardan yaşlı olanların fotoğraf gösterme hobisi vardır. Sen de eminim bunu yaşamışsındır. Benim babaannem bayılır mesela. Eve her gelene en az bir defa gösterilir o albümler. Eski günlerine döner onlara bakarken. Ama ben eşimin akrabalarının milyon tane albümüne tek tek bakıp, her bir fotonun anısını dinlerken eskilere dönmek yerine geleceğimden şüphe ettim. Çoğu ben daha çocuk yaştayken ölmüş olan amcalardan teyzelerden nefret ettim. Ama ne çare kitlendik bir kere.


Kimi akrabalar yemek konusunda ısrarcıdırlar. Eşiminse tüm ailesi! Evlerine gittiğimiz zaman küçük ölçekli bir şirketin öğle yemeğinde, çalışanların hepsine yetecek kadar yemeği bana yedirmeye çalışıyorlar. Başlarda ayıp olmasın diye ses etmiyorum ama bu da mide be halacım, öğütücü değil! 
Ah bide sevmediğim yemekleri otuz kere söylediğim halde pişirme inatları yok mu!

Kocamın sayın babaannesi; tereyağında nefret ediyorum ve siz her yemekte kullandığınız için sizden sonra 1 hafta cırcır geziyorum!


Bir de sahte sevgi gösterisine bayılan akrabagiller var. Sanırsın ki eşin onların için dünyadaki en değerli varlığı, varı yoğu onun, o olmazsa hayat durur. Eminim her eve gelen akraba çocuğuna bunu yapıyorlar. Pardon da evlenirken nerdeysiniz? Insan canından çok sevdiği kişiye üç kuruş yardım yapmaz mı? Bunlar yapmıyor tam tersine para söz konusu olunca sırra kadem basıyorlar. Herşeyleri(!) maddi sıkıntı çekerken onlar para istiflemekle meşgul. Yemişim sevgilerini!


Ama en kötüsünü söyleyeyim mi? Gelinin akrabaları ile erkeğinkilerin sidik yarışına girdikleri an! Benim babaannem ile eşimin anneannesi bir anda düelloya tutuşmuşlardı. O nerden alışveriş yapıyor, en çok şehri kim gezmiş, toronuna kim daha iyi bakmış hatta  ve hatta kimin kocası daha önce ölmüş. Tüm bunlar yarış konusu oldu. Gelmişsiniz kaç yaşınıza daha neyin savaşındasınız demek geldi içimden ama edepli gelin olarak susmakla yetindim. Hala birbirlerini görecekleri zaman Cumhuriyet balosuna gider gibi hazırlanıyorlar.

Başlarda dedim ya bayramlarda şehir dışına tatile gitmeyi tercih ederim, o zaman akraba ziyareti gibi bir derdin olmuyor. Ama gel gör ki evlendik evleneli eşim bayramda seyranda akrabalarını görmek için yanıp tutuşuyor. El öpmeye ne meraklıymış! Ben  tatil planı yaptıkça o akrabaları sokuşturuyor araya. Hayır biz sevgiliyken hiç bir bayramda memleketine gitmeyen adamın aşkı evlendikten sonra kabardı. Ama sadece kendi akrabalarına! Bir kere de demiyor ki senin de annen var, baban var, teyzen var, büyüklerin var gel bu bayramda onları görelim. Varsa yoksa yemekle kafayı bozmuş ailesi. Her bayram aşırı doz akraba yüzünden alerjim tutuyor!

Daha bitmedi… Bunun kandili var, doğum günü, evlilik yıl dönümü, kadir gecesi, anneler günü, babalar günü… Bu gibi günlerde tek tek hepsini araman bekleniyor. Aynı ev içinde yaşayanlar bile özel telefon bekliyorlar. Ver ahizeyi Necla’ya kapamadan onu da aradan çıkarayım ama yok, illa kısa bir süre sonra onu da arayacaksın, gönlü olacak. Bizim telefon suyla çalışıyor ya.  
Bir keresinde kandili unutmuşum da aileden aforoz etmek isteyenler oldu. Özür aramalarımızla telafiyi sağladık, fatura yine kol gibi!

Bu konuda çaresi olan yok sanırım. Çevremdeki geniş aileye sahip herkes aynı şeylerden yakınıyor. Böyle zamanlarda ziyarete giderken şalteri kapayıp, stand by modunda insanlara yaklaşmak en akıllısı. Bırak onlar anlatadursun sen o sırada Çeşme’de serin sularda yüzen arkadaşlarını düşünüp kudur. Sakın onlar evde kaldı ben evlendim diye teselliye kalkışma o anda kız kurusu olmak, sana dünyanın bulunmaz bir nimeti gibi görünecektir. Akbaba ay pardon akrabalara alışmalısın ve elinden geldiğince az zaman geçirip, o zamanda da umursamaz olmayı öğrenmelisin. Sen sadece koca buldum diye sevinirken yanında bonusları da hesaba katmalıydın!

Son olarak eşimin küçük yengesine seslenmek isterim:

“Gürdal Yenge bayramda biraz paraya kıyıp kaliteli çikolata alın lütfen yoksa bana verdiklerinizi yemekten köpeğiniz kör olacak!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder