4 Ocak 2012 Çarşamba

Kariyer yaparım ama çocuk için diploma yetmiyor!

Uzun zaman oldu... Bana kızdınız mı, darıldınız mı yoksa unuttunuz mu?
Üç seçenek de benim için üzücü olabilir. Ama bak gerçekten nedenlerim var.
Kariyer peşine düştüm sorma gitsin. Blogumu ilk yazmaya başladığımda işim daha rahat ve boş zaman sağlayanlardandı ama sonradan iş değişikliği ile hayatım da değişti. İçimden  kariyer manyağı bir kadın çıktı sanki.






Eskiden takmazdım iş güç, sorun, sıkıntı... Ama şimdilerde elalemin para kazanması için çözümlenecek sorunları dert edinir oldum kendime. Çok yoğun çalışıyorum, eve geç saatlerde geliyorum. Eminim böyle söyleyince oradan çok havalı duruyordur.
 İnce topuklu ayakkabıların üstünde Calvin Klein abiye takım elbise ile kendine güvenen, yeni moda siyah çerçeveli gözlüklerinin üstünden haşince bakan bir kadın canlanıyor insanın gözünde.











Bunları geçeceksin. Yorgunluktan kuaföre vakit ayıramayan, 3 parmak dibi gelmiş saçlarla yalapşap çekilmiş bir fönle idare eden, koşturmaca nedeniyle o canım topukluları dolabın en arka köşesine atıp düz taban olma yolunda ilerleyen ve kıyafetleri zaman yokluğundan İpekyol'dan öteye gidemeyen bir kadın mı gördün? İşte o benim!!






İster istemez insanın evliliği de etkileniyor bu yoğun tempodan. Evde Emine Beder gibi yemekler yapan kadın gidiyor, dondurulmuş gıdalarla mucizeler yaratamayan bir kadın geliyor bir anda. Ütüler dağ gibi, çamaşırları yıkamak için haftasonu bekleniyor. Eve gelen misafirlere hazır pastane ürünleri sunulmakta.
"Peki ya kocan" diye mi sordunuz? O nedense hala olduğu yerde. Playstation karşısından hiç kalkmadı sanırım bu kadar zaman. Hal, davranış, ihtitiyaçları hala aynı. Tek sorun eve gelen yorgun karısı. Ehhaliyle seks hayatı da etkileniyor insanın. Tüm gün koştur koştur  olunca akşam evdeki spor eziyete dönüşebiliyor. Ama garibimin sesi çıkmıyor, alıştı sanırım hem artık ay başında ev bütçesine giren para 2 katına çıktı daha ne olsun. Rahat rahat alışveriş, tatil planı, yemek programları yapabildikçe kim takar orgazmı. Daha önce sana demiştim evlenince öncelikler değişiyor. Hayatın gerçeklerine hoşgeldin bebeğim.


Bir de bebek problemi var tabii. Özellikle aileler tarafından dünyanın en büyük sorunu haline gelen, her telefonda laf sokma yarışına girdikleri, sokakta çocuk gezdiren çiftleri görünce uygulamalı baskı yapma dersine geçtikleri "çocuk ne zaman" sendromu. Şimdi ben doğursam (şu anda hayal bile edemiyorum) bu çocuk her ağladığında kim bakacak ona? Çamaşırlarını kim yıkayacak? 16 haftalık doğum izninden sonra ben işe başlayınca ne olacak? Emin o zaman şimdi vıdı vıdı ile içimi tüketenler direk vınn turizme bağlayacaklar.
Kayınvalidemi görür gibiyim;
"ay ben yaşlandım çocuk sesi kaldıramıyorum kızım bana bırakmayın sakın çocuğu, bana mı sordunuz doğuruken?!?!"
Aaaa kayınpederim de var;
"tatile gideceğiz biz çocuğa bakamayız, hem siz doğurdunuz bize ne!"
Bitmez tükenmez dırdırıyla teyzem;
"aman ben karışmam senin çocuk bakımına sonra başıma ekşirsin al çocuğunu burdan kendin bak!"



Başıma gelecekleri bildiğim için önlemimi şimdiden aldım. Ben kariyer yapıyorum aynı anda iki işi yapabilen kadınlardan değilim. Çok çocuk sevmek istiyorsanız etraf üreyen çift dolu. Hem o çocuğa bakmak ordan ne kadar kolay duruyor bilmiyorum ama akşam 9'da eve gelen kadın için ağlak bir velet eziyetin diğer adıdır.





Hayatımız kendi tercihlerimizle şekillenir. Bizler herkesin tercihlerine saygı duymak zorundayız. Ama nedense akraba ve büyükler bunu bir türlü anlamazlar. Bekarken evlen diye baskı yaparlar, evlenirsin bebek yap diye. Bebek olduktan sonra sırada ne olacak inan çok merak ediyorum. Korkmuyor da değilim. Baskı yapmaya alışmış bu topluluk dinazor çıkar içinden bile diyebilir. En güzeli kulaklarını kapayıp her baskıya gülüp geçmek. Türk insanı çok sever başkalarının hayatını karartmayı. Ama çok üzgünüm kayınvalideceğim ben "TÜRKÜM DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM!"

Ellerinizden öperim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder