9 Eylül 2011 Cuma

Siz Hiç Kirli Çorap Toplayan Prenses Gördünüz Mü?

Her gün ev toplamak nasıl bir duygu bilir misin? Her sabah banyo havlularını, bornozu muhtelif odalardan ödüllü bulmaca çözer gibi bulmaya çalışmak bulamazsan akşam eve geldiğinde oluşacak rutubet kokusunu düşünerek işe huzursuz gitmek. Akşamları salonun tam orta yerinden kirli çorapları alıp çöpe atmak istemek ama kirli sepetiyle yetinmek.
Evlendikten sonra bu duyguyu tattım ben ve hiç eskimeyen bir duygu olarak hayatımıza lönk diye oturdu!

Benim babam dağınık bir adam değildi, annem çerçöp peşinde koşmazdı. Ama sevvgili kocam biraz pasaklı cinsten çıktı. KADER!

Her bir çorap toplayışımda dırdır ederken bana yaptığının çok normal bir davranış olduğunu söyler gibi hayretler içinde bakması içimde o çorapları ağzına tıkma isteği uyandırıyor. İki saniye içinde zehirlenip ölür diye korkuyorum. Eh malum bu devirde koca kolay bulunmuyor.

Bazen iş için veya kısa seyahat amaçlı şehir dışına çıkıyorum. Eşim evde tek kalıyor. Home Alone filminin değişik versiyonlarını çekiyor kendi çapında. Ben uçağa,otobüse bindiğim anda yaptığı ilk şey erkek arkadaşlarını arayıp bize davet etmek. Hepsi 30 yaş ve üssü erkekler bizim evde toplanıp bangır bangır Playstation oynayarak, cipsleri ağızları hariç her yerleri ile yiyorlar. Evde kamera yok yanlış anlaşılmasın geldiğimde yerlerden topladığım çöpler ve kırıntılarla delilleri elde ediyorum. Bazı arkadaşları bizde kalıyorlar. Sabah 4'e kadar oyun oynayınca eve dönmek zor geliyor tabii ki. Evliliğimizin ilk aylarından sonra bana bir kez bile kahvaltı hazırlamayan adam arkadaşlarına kahvaltı da hazırlıyor. Ama toplama işini bana bırakıyor, o benim asli görevim. Maksat çocuklar eğlensin!

Bir de ben evde yokken mutfakta harikalar yaratma aşkı kabarıyor kocamın. Daha kabakla salatalığı birbirinden ayırmayı beceremeyen adam kendini Oktay Usta sanıyor. Sonuç? Çizik içinde teflon tavalar, yer yer kurumuş sebze ve yiyecek sıvıları, üstünü kazısam bir tencere yemek çıkabilecek bir ocak. En son faciamızda tam iki gün mutfak temizledim.

Evliliklerde -en azından bizimkinde- en büyük kaoslardan biri kirli sepetidir. Basketbol maçlarına bu kadar meraklı olan erkek cinsi kirlilikerini o sepete atmayı hiç sevmezler. Salon, yatak odası, kapı girişi hatta kimi zaman mutfak kirli çamaşırların bırakılması için onlara tahsis edilmiş gibi hissederler. Ben bıkıp usanmadan her defasında uyarıyorum bir iki gün randıman elde etsek de sonradan sevgili kocam, evini kaybetmek istemeyen Hansel ve Gretel gibi çamaşırlarını bilimum tüm eve saçıyor.

Tüm bu pasaklılık halleri yüzünden ilk evlendiğimiz zamanlarda bunalıma ramak kalmıştı. Evlenerek hayatımın hatasını yapmışım gibi hissediyordum. Şimdi arada yine tepemin attığı zamanlar olmuyor değil ama bünye alıştı. Dır dır ederek biraz rayına da soktum sanki. 
Evliliklerde en büyük kural, bir erkeğe bir şeyi yaptırmak istiyorsan güzel bir dille sever gibi söylemek. 

"Canım, bitanem çoraplarını salonda bırakma lütfen çok kötü duruyor."
"Aşkım teflon tencere kullanacaksan metal kaşıkla karıştırma yemeği, kanserojen."
"Hayatımın anlamı -içimden allahın belası diyerek- içtiğin kola bardaklarını mutfağa götürürsen daha iyi olur."

Erkek ırkı zamanla söyleye söyleye tamıtamına yapmasa da bazı isteklerinizi yerine getirecek ve muhteşem bir iş başarmış gibi alkış ve övgü bekleyecektir. Sakın küçümseyip korkutmayın yavrucağı. Pohpohlayın gitsin.

Evet şimdi yeniden anahtar sözcüklerimizi derin nefes alarak, hep beraber tekrarlıyoruz;
"Evlendik, çok mutluyuz,sevdiğimiz adamla aynı evdeyiz. Hiç bir şey bunu bozamaz."
"Evlendik, çok mutluyuz,sevdiğimiz adamla aynı evdeyiz. Hiç bir şey bunu bozamaz."
"Evlendik, çok mutluyuz,sevdiğimiz adamla aynı evdeyiz. Hiç bir şey bunu bozamaz."
"Evlendik, çok mutluyuz,sevdiğimiz adamla aynı evdeyiz. Hiç bir şey bunu bozamaz."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder