10 Mayıs 2011 Salı

Anne Ben Evleniyorum!


Küçüklükten başlar kızlara mahalle baskısı. Gittiğin her düğünde teyzeler “darısı başına” demek için sıraya girerler. Başlarda takmazsın ama yaş ilerledikçe bu girdap içinde kız kurusu olma sendromu çıkagelir.
Hele bir de etrafında sosyalleşebildiğin, çılgın pijama partilerinin, telefon dedikodularının başrolü kişiler yavaş yavaş sosyallikten evciliğe geçiş yapmaya başlarlarsa işte orda bittin demektir! Onların evine alınacak düdüklü tencere bekar bir insan olarak sana ne kadar ilgi çekici gelebilir ki?

Her zaman sosyal ve ayakları üstünde duran kız çocuğu olmuşumdur. Genellikle teyzelerin kızlarına örnek gösterdiği, sevilen, sayan örnek komşu kızı…
Çok arkadaşım oldu, sayısını bilmiyorum. Gezdim, tozdum, eğlendim, tanıdım, yaşadım… Evlilik benim için çok gerekli olmayan, günümüz trendlerinde genelde hüsranla sonuçlanan bir kurumdu.
Ta ki ONU tanıyana kadar.

Yanlış anlaşılmasın klişe aşk filmlerindeki gibi ilk görüşmemizde zaman durup arka fonda Love Story çalmaya başlamadı.
Yemeden içmeden de kesilmedim. -Kesenlerin mide krampından başka bir getirileri de olmadı zaten.-
Beyaz atı da yoktu, prens de değildi eşim. Hatta hiç ata bindi mi ondan bile emin değilim.
Bir anda geldi, bir anda hayatımın en ana parçası oldu. Başlarda deneme amaçlı tüme varım yöntemiyle giden ilişkimiz hızlı ve emin adımlarla kimyamı zorlamaya başladı.

Tanıştık, flört ettik, gezdik, eğlendik, kavga ettik, yedik, içtik, hediyeler aldık, klişe laflarımız, davranışlarımız da olmuştur kesin…. İtiraf ediyorum 14 Şubat’ı bile kutladık!

…ve sonra evlendik.

10 yılı aşkın süre tek başına yaşayan bir kadın ve bir erkeğin aynı eve girmesi… Her gece aynı yatakta yatması… Bayramlarda aile ziyaretlerinin kaçınılmaz bir görev haline gelmesi… Maaşı aldığınız gün istediğiniz 3 ayakkabıyı birden almak yerine, uzun karar sürecinden sonra birine razı olup ev için taze fasulye deterjan almaya gitmeniz… Akşamları FB-GS maçını izlemenin hayati bir önem taşıması… Bekarken elinize almadığınız ütünün en yakın dostunuz olması… Kızkıza dışarı çıktığınızda eve ayık dönme zorunluluğu… Anne evinin artık sadece ziyaret edilecek bir mekana dönüşmesi..

Bir anda hayatın değişmesi…

Ne yalan söyleyeyim pişman mısın deseler HAYIR tek cevabım olurdu. Elbette ki evliliğin güzel yanları da var. Ama onlar zaten çocukluktan beri kafamıza kazınan, hayallerimizi süsleyen ve var olması zaruri olgular. Şanslıysanız hayallerinizin de ötesi gerçekleşebilir. Şanssızsanız elimizde bu var bunla yetinelim diyebilir veya bir sabah soluğu Aile Mahkemesi’nde alabilirsiniz. Ben şanslı olan kesimdenim, en azından şimdilik. Adamın da hakkını yemeyelim dimi? Tanıdığım çoğu kazmanın yanında ideal erkek kategorisine bile girebilir. Ama inanın bir erkeği tanımak ve anlamak 3 yaşında bir çocuğa çarpım tablosu öğretmek kadar zor.
“Sevince katlanılıyor” derler ya hep anneler, doğru ama çoğu zaman bazı şeylere katlanacak kadar büyük bir sevgi var mı diye düşünmeden edemiyor insan.

Paylaşınca daha az acıtıyor çünkü bu evrende tek olmadığını bilmek daha bir rahatlatıcı. “Tek ben değilim kirli çorap toplayan” diye sevinç nidaları atan bir kadın görürseniz emin olun o kadın evlidir!

Çoğumuzun evlenmeden önce merak ettiği, çoğumuzun da evlendikten sora sadece kendi başına geldiğini düşündüğü sorunlar var elbet. Bunlar neler? Çözüm bulunabilir mi? Evlilikten soğumama el kitabını yazıan olsa 40 yıl kölesi olur muyuz? Hepsini konuşmak lazım. Ama şimdi akşam için bezelye pişirmem gerekli, sorumluluk sadece iş yerindeki dökümanlarla sınırlı değil maalesef. Evliysen yemeğe koyduğun yağ oranı bile seni başarıya taşıyacak bir etken olabilir. Ben başarının sırrını çözmeye gidiyorum.

Yazının başından beri merak ediyorum;
“Darısı başına” diyen teyzeler yaşıyor mudur acaba??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder