21 Mayıs 2011 Cumartesi

Aşk İçin Kaç Louboutin’i Feda Edebilirsin?

Şimdi hayal edelim; çok seviyorsunuz, çok aşıksınız, evlilik en büyük hayaliniz. Sevgi kelebekleri gibi aynı evde yaşamak, aynı sabaha uyanmak, ortak hesap açtırmak, yemek pişirip kocanızı beklemek en en en en çok istediğiniz şey. 
Bunların hepsi için bi ev, eşyalar, gelinlik,damatlık ve çoğu zaman bir düğün lazım.

İşte ilk kabusa hoşgeldin.

Hazırda başınızı sokacağınız bir eviniz varsa ne mutlu, en baştan yırttın demektir. Ama ev bulma gibi bir derdin varsa bismillah diyerek açılışı yapabilirsin. Ev ararken sen mutfağın büyüklüğü ile ilgilenirken kocan muhtemelen inatla bir teras arayacaktır! Mangal bir erkeğin en vazgeçilmezidir! O ateşi yakarken özgürlük meşalesi yakmış kadar büyük bir haz alır bunlar.

Taşınılacak evin –aile büyüklerinin deyimiyle- yeni evil bir çifte hayli hayli yetecek kadar olması, -benim deyimimle- popom kadar olması durumunda ikinci kabusun kapıyı çalıyor koş!
Evlenene kadar bekar hayatı yaşamış, ailesinden ayrı tek başına kalmış bir kadının en az 3 dolap kıyafeti ve tamamlayıcıları vardır. Kocaman bir karpuzu limon kadar yere sığdırmak kabusların en büyüğü! Çok aşıksın ya hayallerinin erkeği yanında ya varsın itiş tepiş olsun dolaplar. Ah be güzelim bu yalana kendini her inandıran kadın evliliğinin 4. ayından itibaren her sabah kıyafet ararken küfretmeye mahkumdur. İnsan bir aylık maaşını verdiği ayakkabının üstünde kir pas içindeki halı saha ayakkabılarını bulunca katilleri daha iyi anlıyor. Hele en sevdiğin çantanın  10 da 1’I bile etmeyen bir botun onu ezdiğini görünce değmeyin keyfine.

Aşk için kaç Louboutin’i feda edebilirsin?

Bir de evin semti, içinin bakımlı olması, aidatının miktarı, kirası veya satılık parası sorunları var. Eşinle uyum sağlarsan ne güzel. Peki ya fikir ayrılığı olursa?
Sen havuzlu bir site isterken o en ünlü caddenin dibinde normal bir apartman dairesi hayalindedir. Mutfağın büyüklüğü onun için önemli değil nasıl olsa orada bir aktivitesi olmayacak. Ama küçük oda kan revan meselesi. Neden mi? Orada kendine Playstation’ı ile ufak bir dünya kurma idealindedir. Erkek arkadaşları geldiğinde gerine gerine odasını gezdirecek! Misafir odasına ne gerek var? Annesi gelince koynuna alacak heralde!!!

Hadi ev işi halloldu. Peki ya eşyalar? Erkekler genelde mobilyalarda ucuza kaçma taraftarıdır. Onları daha çok televizyonun HD olması, buzdolabının en iyi marka olması alakadar eder. Sen koltuk takımı leke tutmayan pahalı kumaş olsun diye kıçını yırtarken o televizyon parasını denkleştirme peşindedir. Ulan adam annenin evinde de mi HD izliyordun?

Evi biblolarınla doldurman da yasak. Erkekler sade yerlerde yaşamayı severler. Ama televizyonun altındaki rafa bin tane dekoder, konsol konması sadeliği bozmaz.  Hem nedir ki bu kızlardaki mum takıntısı? Romantik sevişme istersen ışıkları kaparsın gider. Her yeri mumla doldurmaya ne gerek var?

Gelinlik faslı apayrı.. Hele ki geleneklerine düşkün bir erkek tarafı tarafından alınacaksa. Hem ucuz olsun isterler hem şaşalı. Eh ele güne ucuz gelinlik aldık demek olmaz. Kendini göstersin gelinlik. Sen de içinde koyunsun ya ancak üstüne giydiğin şaşalı olursa havalı olursun. Kayınvaliden illa gelinlik alışverişine gelmek ister. Mazallah oralarda pahalı dandik bir model beğenirsin kadının tüm hayatı biter.
Gelinlik seçerken kan ter içinde kalacaksın. En beğenmediğin modelleri, Sibel Can’ın sahne kostümü benzerlerini giydirecekler sana. Her kabinden çıkışında “ayyyy” diye sevinç ve gurur nidaları duyacaksın. Senin beğendiğin gelinlik direk seçilemez kategorisine atılacak. Çünkü kayınvalidenin hayalleri var, kendi içinde kalanları sana tıkacak az sabret.
Yeri gelecek stresten ağlayacaksın ama kimse umursamayacak. Hazır mısın?

Olur da kayınvalidesiz gelinlik bakmaya git. İşte orada bittin!!! Sen artık yaşama daha iyi. Nasıl böyle bir terbiyesizlik yaparsın? Kendi giyeceğin gelinliğe yeni anneni yanına almadan karar ver. Cık cık cık…

Düğün telaşı en son vurucu darbe. Mekan, davetli sayısı, davetiyeler, giriş müziği, pasta, masa düzeni. Ömrünün 5 yılı gidecek. Annenin en sevdiği Fahriye Teyzesini çağırmak zorundasın. Daha önce görmemiş olman onu niye ilgilendirsin? Annen onun kızının düğününe gidip altın da takmış.
Kocanın amcası ile halası küsler. Aynı masada oturmaları düğünün gidişatı için sakıncalı. Ama son anda amca ve 3 çocuğu gelmeme kararı alınca düğün günü masa düzeni sil baştan yapılacak. İşin ne yapacaksın tabi. Onlar artık senin de akrabaların.
Aman kayınvalidenin istediği renk çiçekleri beğen. Zaten eve aldığın yemek masasını beğenmedi kadın, sen de hep dik kafalı gittin ne kadar düşüncesizsin. Kendi yemek masanı nasıl tek başına seçersin? Hem allah aşkına bir avizeye o para verilir mi? Bak onun evinde nuhneviden kalma yadigar avizeye, taşları kafana düşse direk beyin ölüm gerçekleştirir.  Mal mülk dediğin şöyle ağır durmalı, göz doldurmalı!

Gelinsin düğünde ağır dur. Gelen tüm davetlileri bir merhaba, bir hoşçakal en az 2şer kere öp. Çok sevinçli durma koca delisi demesinler. (Senin düğünün ve en mutlu günün olarak yorumlama o geceyi). Bilmem ne teyze ve ailesi ile her 10 dakikada bir foto çektirmen lazım seni çok sevmişler. Yorulmak yok! Düğün esnasında yapılan dedikodulara kulaklarını tıka.  Düğünde ağzınla değil poponla kuş tutsan bile dedikodu yapılacaktır, bu işin adeti bu! Sanırım bir grup teyze sırf bu iş için düğün düğün gezmekteler.
Tüm düğün peşinde bir kameraman olacak, hep gülümse sonra gudubet derler. Ama aşırıya kaçma sakın koca meraklısı olma!

Gelin oluyorsun yaşasınnnn!!!! En büyük hayalin değil miydi bu? Ne diye söyleniyorsun kızım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder